Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 497

III. Büyük ana ve büyük baba

III. Büyük ana ve büyük baba

Madde 497 - Altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları, büyük ana ve büyük babalarıdır. Bunlar, eşit olarak mirasçıdırlar.

Mirasbırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.

Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babalardan biri altsoyu bulunmaksızın mirasbırakandan önce ölmüşse, ona düşen pay aynı taraftaki mirasçılara kalır.

Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babaların ikisi de altsoyları bulunmaksızın mirasbırakandan önce ölmüşlerse, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.

Sağ kalan eş varsa, büyük ana ve büyük babalardan birinin mirasbırakandan önce ölmüş olması hâlinde, payı kendi çocuğuna; çocuğu yoksa o taraftaki büyük ana ve büyük babaya; bir taraftaki büyük ana ve büyük babanın her ikisinin de ölmüş olmaları hâlinde onların payları diğer tarafa geçer.

I-) Anayasa Mahkemesi Kararı:

Türk Medenî Kanunu’nun 497. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “… çocuğuna …” ve “… çocuğu …” sözcükleri ile 499. maddesinin 3. bendinde yer alan  “… çocukları …” sözcüğünün Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu iddia edilmiştir. Bu itiraz Anayasa Mahkemesi’nin T: 13.11.2008, E: 2008/46, K: 2008/163 sayılı kararı ile reddedilmiştir:

“… Başvuru kararında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile birinci ve ikinci zümrelerde kök içinde halefiyet ilkesi kabul edilmişken, itiraza konu Yasa kuralları ile üçüncü zümrede bu ilkenin kabul edilmeyerek sağ kalan eşle birlikte sadece büyük ana ve büyük babalar ile onların mirasbırakandan önce ölmeleri halinde çocuklarına, diğer bir ifadeyle hala, teyze, amca ve dayılara miras hakkı tanınmasının Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Yasa koyucu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun büyük ana ve büyük babanın mirasçılığını düzenleyen 497. maddesinin son fıkrasıyla sağ kalan eş varsa, mirasbırakandan önce ölen büyük ana ve büyük babanın payının kendi çocuğuna, çocuğu yoksa o taraftaki büyük ana ve büyük babaya, bir taraftaki büyük ana ve büyük babanın her ikisinin de ölmüş olmaları halinde onların paylarının diğer tarafa geçeceğini; sağ kalan eşin mirasçılığını düzenleyen 499. maddesinin üçüncü bendinde de eşin mirasbırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olması halinde, mirasın dörtte üçünün, bu kişiler de yoksa mirasın tamamının eşe kalacağını hükme bağlayarak; halefiyet yoluyla mirasçı olma kuralının geçerli olduğu birinci ve ikinci zümrelerden farklı olarak, üçüncü zümrede sağ kalan eşle birlikte sadece büyük ana ve büyük babalar ile onların mirasbırakandan önce ölmeleri halinde çocuklarının mirasçı olabileceklerini kabul etmiştir.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.” denilerek miras hakkı anayasal bir kurum olarak güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesinde, mülkiyet hakkının devamı niteliğinde olan miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesinin ve ortadan kaldırılmasının önlenmek istendiği belirtilmiştir. Miras hakkının anayasal güvence altına alınmış olması, bu hakka kimlerin sahip olabileceğinin yasayla belirlenmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Miras hukukunda öncelikle kimlerin miras hakkına sahip olacağının belirlenmesi gerekir. Mirasbırakan, kendisine mirasçı olacak kişi ya da kişileri belirtmek için ölüme bağlı tasarruf işlemi yapmamışsa, miras hakkına sahip olacak kimseler, o toplumun aile yapısı ve akrabalık ilişkileri dikkate alınarak koyulan yasa kurallarıyla belirlenir.

Yasa koyucu Türk toplumundaki aile ilişkilerini göz önünde bulundurarak üçüncü zümrede sağ kalan eşle birlikte kimlerin miras hakkına sahip olması gerektiğini değerlendirmiş ve sonuçta itiraz konusu Yasa kuralları ile mirasbırakanla yakın aile bağı bulunan büyük ana ve büyük babalar ile bunların mirasbırakandan önce ölmeleri halinde çocuklarının miras hakkına sahip olması gerektiğine karar vermiştir. Bu nedenle itiraz konusu Yasa kuralları Anayasa’nın 35. maddesine aykırı değildir.

Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi engellenmiştir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez. Buna göre mirasbırakanın birinci zümre, ikinci zümre ve üçüncü zümre mirasçıları, mirasbırakanla akrabalık ilişkileri bakımından aynı hukuksal durumda olmadıklarından Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık görülmemiştir.

Bu nedenlerle, itiraz konusu sözcükler Anayasa’nın 2., 10. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

İtiraz konusu kuralların Anayasa’nın 5. ve 13. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir …” (RG: 29.01.2009, S: 27125).

II-) Türk Kanunu Medenîsi:

Türk Medenî Kanunu’nun 497. maddesi, Türk Kanunu Medenîsi’nin 441. maddesine tekabül etmektedir. Ancak, bir karşılaştırma yapma imkânı sunmak maksadıyla Türk Kanunu Medenîsi’nin 442. maddesini de zikretmek isabetli olacaktır:

1-) III. Büyük baba ve büyük ana

Madde 441

Füruu, baba ve anası ve bunların füruu bulunmaksızın vefat eden kimsenin mirasçısı, büyük baba ve büyük anasıdır. Bunlar, müsavat üzere mirasçıdırlar.

(3678 sayılı ve 14.11.1990 tarihli Kanunun 8. maddesiyle değişik 2. fıkra)1 Miras bırakandan evvel vefat etmiş olan büyükbaba ve büyükana, sağ kalan eş bulunmadığı takdirde, her tabakada halefiyet yoluyla mirasçı olan füruları tarafından temsil olunur.

Baba veya ana tarafından olan büyük baba veya büyük anadan biri, füruu olmaksızın vefat ettiği halde hissesi aynı taraftaki mirasçılara intikal eder.

Baba veya ana tarafından olan büyük baba ve büyük ana, füru bırakmaksızın vefat ettikleri halde; bütün miras, diğer taraftaki mirasçılara intikal eder.

Not: Hükmün 2. fıkrasının metni 3678 sayılı Kanun ile değişikliğe uğramadan önce şu şekilde idi:

“ Müteveffadan evvel vefat etmiş olan büyük baba ve büyük ana, her tabakada halefiyet tarikiyle mirasçı olan füruları tarafından temsil olunurlar.”

2-) IV. Büyük baba ve büyük ananın baba anaları

Madde 442

Müteveffanın son derecedeki kan mirasçıları, büyük babalar, büyük analar ile onların fürularıdır.

Şu kadar ki büyük babalar ve büyük anaların baba ve analarından her biri, kendi füruları müteveffanın vefatında sağ bulunsaydılar onlara ne hisse isabet edecek idiyse o hissenin intifa hakkına nail olurlar.

İntifa hakkına malik olan kimse, müteveffadan evvel vefat etmiş bulunursa bu hak, müteveffanın büyük baba ve büyük analarının erkek ve kız kardeşlerine intikal eder.

III-) Madde Gerekçesi:

Yürürlükteki Kanunun 441 inci maddesini karşılamaktadır. Maddenin ilk dört fıkrası yürürlükteki maddeden arılaştırılmak ve esaslı bir değişiklik yapılmadan alınmıştır.

Büyük ana ve büyük babanın kendi çocukları varken, yani miras bırakanın amcası, halası, teyzesi veya dayısı hayatta iken, kendisinden önce ölmüş olan büyük ana veya büyük babanın miras hisseleri bu kişilere intikal edememektedir. Bu durum haksızlıklara yol açacak niteliktedir.

Türk toplumunun aile yapısı düşünüldüğünde, amca, hala, dayı ve teyze ile yeğenler arasında yakın aile bağlarının mevcut olduğu, çoğu kez babanın ölümü hâlinde bu kişilerin yeğenlerine sahip çıktığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle yakın aile bağları olan kişilerle sınırlı olmak üzere sağ kalan eş ile birlikte miras hakkı tanımak, Türk toplumunun yapısına daha uygundur. Böylece sağ kalan eş varsa, yürürlükteki hüküm uyarınca mirasbırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların miras paylarının kendi tarafında bulunan ya da bu taraftakilerin ikisinin de ölmüş bulunması hâlinde diğer taraftaki büyük ana ve büyük babaya intikal etmesi yerine, bu kişilerin miras paylarının kendi çocuklarına intikal etmesi daha uygun görülmüştür. Bu suretle yeni düzenleme uyarınca mirasbırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların miras payları, kendi çocuklarına, yani mirasbırakanın amca, hala veya dayı ve teyzesine geçecek, bunlar da ölmüş ise onların çocuklarına yani mirasbırakanın kuzin ve kuzenlerine geçmeyecek, bu zümrede başkaca mirasçı bulunmadığından sağ kalan eşe geçecek, böylece sağ kalan eş mirasın tamamına sahip olacaktır.

IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:

1-) ZGB:

III. Grosselterlicher Stamm

Art. 459

1 Hinterlässt der Erblasser weder Nachkommen noch Erben des elterlichen Stammes, so gelangt die Erbschaft an den Stamm der Grosseltern.

2 Überleben die Grosseltern der väterlichen und die der mütterlichen Seite den Erblasser, so erben sie auf jeder Seite zu gleichen Teilen.

3 An die Stelle eines vorverstorbenen Grossvaters oder einer vorverstorbenen Grossmutter treten ihre Nachkommen, und zwar in allen Graden nach Stämmen.

4 Ist der Grossvater oder die Grossmutter auf der väterlichen oder der mütterlichen Seite vorverstorben, und fehlt es auch an Nachkommen des Vorverstorbenen, so fällt die ganze Hälfte an die vorhandenen Erben der gleichen Seite.

5 Fehlt es an Erben der väterlichen oder der mütterlichen Seite, so fällt die ganze Erbschaft an die Erben der andern Seite.

2-) CCS:

III. La parentèle des grands-parents

Art. 459

1 Les héritiers du défunt qui n’a laissé ni postérité, ni père, ni mère, ni descendants d’eux, sont les grands-parents.

2 Ils succèdent par tête, dans chacune des deux lignes.

3 Le grand-parent prédécédé est représenté par ses descendants, qui succèdent par souche à tous les degrés.

4 En cas de décès sans postérité d’un grand-parent de la ligne paternelle ou maternelle, sa part échoit aux héritiers de la même ligne.

5 En cas de décès sans postérité des grands-parents d’une ligne, toute la succession est dévolue aux héritiers de l’autre.

 


1   RG. 23.11.1990; S: 20704.

 

 

Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X