Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 1010

b. Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasında

b. Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasında

Madde 1010 - Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir:

1. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları,

2. Haciz, iflâs kararı veya konkordato ile verilen süre,

3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler.

Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.

I-) Yargı Kararları:

1-) Y. 14. HD, T: 25.02.2010, E: 2010/886, K: 2010/1978:

“… Davacı, 4718 ada 1 parsel sayılı taşınmazı 30.11.2007 tarihinde haciz şerhi ile yükümlü olarak satın aldığını, haczin dayanağı olan icra takibinin düştüğünü bu nedenle haczin terkini gerektiğini, ancak yaptığı başvuruların reddedildiğini ileri sürerek dayanaksız kalan haciz şerhinin terkinini talep etmiştir. …

Dava, haciz şerhinin terkini isteğine ilişkindir.

Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan İcra Müdürlüğünün el koyması işlemidir.

İcra İflas Kanunu’nun 91. maddesi hükmü greğince gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir.

Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesi uyarınca borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de terkini mümkündür.

Somut olaya gelince; davacı dava konusu taşınmazı 03.11.2007 tarihinde kayıtta bulunan 23.08.2006 tarihli haciz şerhi ile yükümlü olarak satın almıştır. Böylece hacizden kaynaklanan hak davacıya karşı ileri sürülebilir hale gelmiştir. Şimdi davacı haczin dayanağı olan takibin düşmesi ile birlikte haczin dayanağının kalmadığını ve yolsuz hale geldiğini ileri sürmektedir. Bu iddianın yukarıda açıklanan Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesi hükmü çerçevesinde incelenerek sonuçlandırılması gerekir. Diğer bir anlatımla dava genel mahkemelerde görülmelidir. Mahkemece aksine düşüncelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden karar bozulmalıdır. … ”

Not: Bu yönde bkz. Y. 14. HD, T: 10.12.2009, E: 2009/12651, K: 2009/13931.

2-) Y. 14. HD, T: 16.01.2007, E: 2006/12595, K: 2007/162:

“… Dava, Beykoz ilçesi 817 ada 7 parsel tapu kaydı üzerindeki “Haciz şerhinin” kaldırılması istemiyle açılmıştır.

Mahkemece dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.

Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan İcra Müdürlüğünün el koyması işlemidir. İİK m. 91 hükmünce gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medenî Kanunu m. 1010 anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hakimiyet hakkı kurmasını sağlamaz ise de, tasarruf yetkisinin dar manada kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir.

Haciz şerhinin etkileri hakkındaki bu kısa açıklamadan sonra somut olaya dönüldüğünde;

Üzerinden haciz şerhi kaldırılması istenen taşınmaz Beykoz tapusunda kayıtlıdır. Dava ise taşınmazın bulunduğu Beykoz ilçesinde değil Kartal Mahkemelerinde açılmıştır. HUMK m. 13/II’de maddesinde “Gayrimenkule müteallik dava sebebi ne olursa olsun gayrimenkulün aynına veya gayrimenkul üzerinde bir hakka ... mütedair olanlardır.” hükmü bulunmaktadır. O yüzden üzerinde öncelikle durulması gereken sorun, hak üzerinde çekişmesi bulunan taraflar arasındaki davanın “aynî hakka” dair bir dava olup olmadığı, dolayısıyla davayı görmekte yetkili mahkemenin hangi yer mahkemesi olduğudur.

Az yukarıda sözü edildiği üzere İİK m. 91’e dayanılarak İcra Müdürlüğünün emri ile taşınmaz mal kaydı üzerine konulan haciz şerhi eşyayı borca bağımlı kıldığından Türk Medenî Kanunu m. 1010 hükmünce malikin tasarruf hakkını kısıtlar.

Bu hak kişisel hak sahibince ileride mülkiyetin el değiştirilmesi halinde de ileri sürülebileceğinden eldeki davanın taşınmazın aynını etkiler bir dava olduğunu kabul etmek gerekir.

Böyle olunca HUMK’nın 13. maddesinin düzenlediği kesin yetki kuralı gereği davayı görmeye Kartal Mahkemeleri değil Beykoz Mahkemeleri yetkilidir. Kamu düzeninden olan yetki kuralının mahkemece kendiliğinden gözetilmesi suretiyle yetkisizlik kararı verilmesiyle yetinilmesi gerekirken çekişmenin esasın incelenerek sonuçlandırılması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. … ”

3-) Y. 14. HD, T: 28.06.2006, E: 2006/6272, K: 2006/7643:

“… Dava, tapu kütüğüne yasaya aykırı olarak işlenen tedbir şerhinin kaldırılması istemi ile açılmıştır.

Mahkemece, istek hüküm altına alınmış, kararı davalı Yenimahalle Belediye Başkanlığı vekili temyize getirmiştir.

Türk Medenî Kanunu’nun 1009, 1010 ve 1011. maddelerinde tapu kütüğüne şerh verilecek haklara ilişkin düzenlemeler yapılmış, ancak bazı özel kanunlarda da aynı konuda hükümler getirilmiştir. Şerhler, genellikle kütüğe kişisel hakların kuvvetlendirilmesi, malikin temlik hakkının kısıtlanması, temlik hakkının yasaklanması veya geçici şerhin tapu kütüğüne yazılması şeklinde işlem görür. Somut olayda; davalı Belediye Başkanlığınca Tapu Sicil Müdürlüğünden istenmesi üzerine konulan şerhin amacı kayıt maliki olan davacının temlik hakkını yasaklamaktır. Eğer bir şerhin tapu kütüğüne işlenmesi hakkında yasa hak sahibine doğrudan işlem yapma yetkisi tanımamışsa, şerhin yapılabilmesi için taraflar arasında ayrıca bir şerh anlaşmasının varlığı gerekir. Yoksa taraflardan birinin talebi üzerine, özellikle Türk Medenî Kanunu’nun 683. maddesinde malike tanınan yetkileri kısıtlayıcı sonuç doğuracak biçimde tapu kütüğüne şerh düşülemez.

Dava konusu olayda tedbir şerhi, davalı idarenin tek yanlı istemi ile yasaya aykırı biçimde kütüğe işlendiğinden, şerhin mahkemece kaldırılmasında yasaya aykırı bir yön yoktur.”

II-) Türk Kanunu Medenîsi:

b) Temlik hakkının tahditleri

Madde 920

Aşağıdaki sebeplerle bazı gayrimenkulleri temlik hakkına karşı yapılan tahditler tapu sicilline şerh verilebilir.

1- Münaziünfih hakların muhafazası veya icrai iddia zımnında müttehaz resmî kararlar.

2- Haciz, iflâs ilânı, konkordato ile verilen mehil.

3- Bir aile yurdu tesisi ve mirası namzede nakil ile mükellef mirasçı nasbı gibi tapu sicilline şerh verilmesine kanunun müsaade ettiği hukuki tasarruflar.

(6763 sayılı ve 29.06.1956 tarihli Kanunun 41. maddesiyle değişik 2. fıkra) 1 Bu tasarruf tahditleri, tapu siciline şerh verilmekle gayrimenkul üzerinde sonradan iktisabolunan her nevi hakların sahiplerine karşı dermeyan olunabilir.

Not: Hükmün 2. fıkrası 6763 sayılı Kanun ile değişikliğe uğramadan önce şu şekilde idi:

“Bu tahditler tapu sicilline şerh verilmekle gayrimenkul üzerine sonradan iktisap olunan rehin sahiplerine karşı dermeyan olunabilir.”

III-) Madde Gerekçesi:

Yürürlükteki Kanunun 920 nci maddesini karşılamaktadır.

Yürürlükteki maddenin, birinci fıkrasının (1) numaralı bendindeki, hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararlarından başka, şerh verilebileceği ifade edilen “icrai iddia zımnında müttehaz resmî kararlar” ın, bu bentte yer almasının anlamı bulunmadığı öğretide açıklanmış bulunmaktadır. Bu açıklamalar dikkate alınarak maddede “çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları” ifadesine yer verilmiştir.

IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:

1-) ZGB:

b. Verfügungsbeschränkungen

Art. 960

1 Verfügungsbeschränkungen können für einzelne Grundstücke vorgemerkt werden:

1. auf Grund einer amtlichen Anordnung zur Sicherung streitiger oder vollziehbarer Ansprüche;

2. auf Grund einer Pfändung;

3. auf Grund eines Rechtsgeschäftes, für das diese Vormerkung im Gesetz vorgesehen ist, wie für die Anwartschaft des Nacherben.

2 Die Verfügungsbeschränkungen erhalten durch die Vormerkung Wirkung gegenüber jedem später erworbenen Rechte.

2-) CCS:

b. Restrictions du droit d’aliéner

Art. 960

1 Les restrictions apportées au droit d’aliéner certains immeubles peuvent être annotées, lorsqu’elles résultent:

1. d’une décision officielle, rendue pour la conservation de droits litigieux ou de prétentions exécutoires;

2. d’une saisie;

3. d’actes juridiques dont la loi autorise l’annotation, tels que la substitution fidéicommissaire.

2 Ces restrictions deviennent, par l’effet de leur annotation, opposables à tout droit postérieurement acquis sur l’immeuble.

 

Not: İsviçre Medenî Kanunu’nun 960. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendi esasen 16.10.1994 tarihli Federal Kanun ile 01.01.1997 itibariyle değiştirilmiş ve “iflas kararı ve konkordato ile verilen süre” ibareleri hükümden çıkartılmıştır. Kaynak hükmün 1. fıkrasının 3. bendi de 26.06.1998 tarihli Federal Kanun ile 01.01.2000 itibariyle değişikliğe uğramış ve “aile yurdu” ibaresi hükümden çıkartılmıştır.

V-) Yararlanılabilecek Monografiler:

Murat Doğan; Tapu Sicilinde Tasarruf Yetkisi Kısıtlamasının Şerhi, Ankara, 2004.



1   RG. 09.07.1956; S: 9353.

 


Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X